Friday, April 20, 2012

Amerika Amerika 6- New York 2.gun

Zaman cabuk geciyor. Yeni dunya gezisine neredeyse bir hafta kaldi. Halbuki gecen yilki New York gezisini yazmayi bitirememistim. Kisa ozet:

İkinci gun kararimiz Brooklyn Koprusunden gune baslamakti. Gezi kitaplarinda metroyla Brooklyn'e gidip kopruyu Manhattan'a dogru yuruyerek gecilmesi tavsiye ediliyordu. Biz de oyle yapacaktik. Kahvaltiyi River Cafede yapmaya karar vermistik. Manzarasi, bahcesi, yeri ile inanilmaz gorunen River Cafe ne yazik ki sabahlari kapaliymis! Brooklyn sokaklarinda biraz yuruyup kopruye girdik, karsiya gectik. Kopru tadilattaydi, iki yani da buyuk brandalarla kapatilmisti, bu acidan talihsiz bir gecis oldu bizimki. Karsiya gecince, metroya binip Greenwich civarina, Union Square'ye gitmeye karar verdik. Zaman geciyordu ve acikmistik.

Union Square, kentin canli merkezlerinden, Zamaninda pek cok politik harekete, aktivistlere ev sahipligi yapmis, simdilerde de green market dedikleri bildiginiz bir pazarin ve ufak tefek elislerinin satildigi tezgahlarin bulundugu bir yer. Meydanin bir kosesinde de kocaman bir Barnes & Noble kitabevi var. Kocaman dedim ya, gercekten kocaman. 5 ya da 6 katli, yuksek tavanli, sessiz, dunyanin kitabini bulabileceginiz, butun gunu gecirebileceginiz bir yer. Ust katinda da guzel bir cafe. Ustelik, "They are proudly brewing Starbucks Coffee."

Kitapcida zaman gecirip, kahvalti edip ciktigimizda; serin bir yagmur baslamisti. Yagmurluklarimiza sarinip, Flatiron Binasi'ni gormek icin yurumeye basladik. Flatiron Binasi, ilginc ucgen sekliyle New York'un turist atraksiyonlarindan. HaritadaN gordugumuze gore, 14.cadde civarindaydik, Broadway uzerinden yuruyup 22-23. cadde civarinda binayi gorebilecektik. Yonumuzu cizip yuruyuse gectik. İnce ince yagmur yagiyordu, ama caddenin hareketliligi, renkleri, insanlar, vitrinler.. cok etkileyiciydi. Kendimizi akisa birakip yuruduk. Yururken inanilmaz bir yer gorduk.

Dean and DeLuca! ne diyeyim, bir mabet! New York ile ilgili pek cok dergi, kitap, filmde gecen mekan, sehirde yerlesik olma ve alisveris yapip eve gidip mutfaga dalma hissi uyandiriyor. Kurabiye kismindan ilginc ve baska yerde deneyemeyecegimiz kurabiyeler aldik, ben bir de kahve. Japon turist gibi gorunmek bahasina epey fotograf cektim, yurumeye devam ettik.

Hava serinlemisti, yagmur hizlaniyordu, saat neredeyse ikiye geliyordu ve biz sabah sekizden beri kisa molalar disinda hep yurumekteydik. Birden, cevrenin tanidik geldigini farkettik! New York filmleri seyretmis olmak bunu ne kadar saglar diye dusunurken, aci gercek yuzumuze carpti! Ters yonde yurumusuz:) Bir gun once gezdigimiz yerlere gelmistik, Soho'ya. Bu, sehirdeki tek kaybolusumuz oldu, daha uzun kalsaydik,daha cok kaybolurduk elbette!

Flatiron Binasi'ni gormekten mecburen vazgecip, vazgecemeyecegimiz Central Park Fayton Gezisi icin metroyla Central Park'a donduk. Park'in 5.Ave girisinde faytonlar sira sira bekliyor. Gozumuze kestirdigimiz birisine bindik.

Faytonlara, normal/regular turlar icin 50 dolar odeniyor. Surucumuz gectigimiz yerleri bize anlatiyordu. Ama yagmur o kadar hizlanmisti ki, biz faytondaki battaniyelere de sarinip daha fazla islanmamaya calistik. Havanin biraz daha guzel olmasini cook isterdim. Surucumuzun aksani ilgincti, 6-7 yil kadar once İskocya'dan gezmeye gelip kalmis megerse. Yagmur altinda Bethesda Cesmesi'ne vardik. Bu meydan ve cesme, parkta fotograf cekmek icin en guzel koselerden birisi. Butun filmlerde, bu arada Angels in America'da gordugumuz bir yer. Angels in America'nin jeneriginde buyuk melek goz kirpardi. Hava o kadar yagmurlu, o kadar islakti ki! Cektigim fotograflar da islak cikti. Cesmenin ruhuna da belki daha uygundu bu.

Tur bitmis, yagmur da mucizevi bir sekilde azalmisti ama suruyordu. Besinci caddeye ciktik tekrar. Bir gun once Apple Store'nin karsisinda gordugum The Plaza'ya girdik. Bizim gibi merakli pek cok turist de otelin giris katini, cicekleri, gorevlileri ilgiyle izleyip fotografliyordu. Saat bese gelmisti, "cay saati" diye dusunerek son derece sik cay servisi yapildigini gordugumuz Palm Court'a girmeyi denedik. Rezervasyonumuz olmadigi icin basaramadik, ama. Kazancimiz, ertesi sabah icin kahvalti rezervasyonu yaptirmak oldu:) Otelin giris katindaki bir cafe'de kahve ictikten sonra tekrar besinci caddeye ciktik.

Ayse alisveris yapacakti, ben de Bulvar boyunca yuruyup MoMA'ya gittim. cuma gunleri MoMA ucretsiz ve saat sekize kadar acik. Muzeye yaklastigimda, giris kuyrugu o kadar uzamisti ki, ucunu bulamamaktan endise ettim; ayip ama sadece shop'a girdim! Shop bile yeterliydi aslinda muzenin neler vaadettigini anlamak icin.

Muzeden cikip caddeden ilerledim, coook yorgundum. Gunes cikiyordu ve ortalik isten cikanlarla kalabaliklasmisti. Kalabaligin icinde butun yorgunluguma ragmen iyi hissettim kendimi. Otele giden sokagin basinda St.Patrick Katedrali'ne girdim. Ziyaretcilerin kalabaligina ragmen, bir sirada oturup dinlendim biraz.

Aksam otelde bulusup yemek yemek ve gormek icin Times Meydani'na yuruduk. Meydanin kalabaligi urktucuydu. Belki cuma aksami oldugu icin belki de hep oyledir, kimbilir? Meydandaki basamaklarda herkes gibi oturup herkesi seyrettikten sonra, kalabaliktan bunalip otellerden birinin roof'una gittik. Gunun yorgunlugunun uzerine orada ictigimiz bir iki kadeh inanilmaz iyi geldi.

Upuzun bir gundu, bir gunde NYC'yi hissetme turu! Ayaklarimizi suruyerek otele donduk, insaat sesi ara ara gelse de derin bir uykuya daldim yataga girer girmez!

Sehri daha iyi tanimak icin bir kac gunum daha olsun isterdim. Gezilesi, gorulesi, alisilasi bir sehir.

No comments: