Yillar once, henuz tek kanalli siyah beyaz bir televizyonumuz varken, televizyondaki muzikleri kaydederdi abim. Teybi kayda hazirlardi, sus pus olup nefes almadan beklerdik. Kirmizi kayit dugmesi ve play dugmesine ayni anda basilir kayit baslardi. Sonra aylar boyunca kasetteki o muzikleri dinlerdik. O zaman ogrendigim sarkilar aklima kazinmistir, hic unutmam. Keske o kasetleri saklayabilseymisiz diye de yerinirim.
Iste o yillarda Istanbul'la ilgili bir belgesel yayinlanmisti. Belgeseli hic hatirlamiyorum, ama muzigi benim icin hala Istanbul'u anlatan en iyi benzetmelerden biridir. Cook yillar gecip Istanbul'da yasayacagimi, sehri coook sevecegimi bilmeden, Kafdagi'nin ardindaki puslu bir yeri hayal ederdim, ama ayni zamanda da daha o zamandan kendimi sehre ait hissederdim.
Istanbul Kaf Daginin ardindadir
Kaf Dagi bu dunyadadir
Gelin gelin siz de gelin Istanbul'a
Istanbul elinizin altindadir
Istanbul Istanbul olali
Adini hic kucuk harflerle yazdirmadi
Istanbul'un bi baska oldu tum isleri
Istanbul Istanbul olali beri.
Mazhar Alanson'un soyledigi bu sarkiyi sonra hic bir yerde bulamadim. Bazan varligindan kuskuya bile dusuyorum. Keske abim disinda bu sarkiyi bir tek kisi daha hatirlasaydi!
No comments:
Post a Comment