"yavru vatan" Kibris'tayim. Merit Lefkosa Otel'in bahcesinde, guzel bir yemek yedim ve cayimi yudumluyorum. Yemegin basindan beri klasik easy listening otel muzikleri caliyordu. Simdi ise Beethoven'in ay isigi sonati calmaya basladi ve gecenin guzelligine cok da uydu. Hava hafif esintili, nem yok, gunduzun sicaginin etkisi kalmadi.
Kibris'a 19 yil once gelmisiz. Ilk izlenim: gelisim inanilmaz. O donemde, Lefkosa'da Saray Otel'de kalmis ve yemek yiyecek yer bulmakta zorlanmistik. Simdi ise artik ayni gorunmeyen sehirde iki bes yildizli otel, baska pek cok otel, hemen butun markalarin magazalari, her cesitten restoranlar ve Gloria Jean's kahvesi var.
Iste kisa KKTC turu:
Lefkosa daha cok Ankara gibi. Hem denizi yok, hem baskent. Ciddi, duzenli, resmi, kendine ozgu bir guzelligi var. Girne; Antalya gibi. oteller, hediyelik esyacilar, deniz kenarinda restoranlar, isiklar, canli muzik, gencler, ortalikta kosusturan cocuklar, tekneler, guzel villalar. Guzelyurt; 1974'te kalmis gibi. Adanin en yesil bolgesi. Narenciye bahceleri, koy evleri, Rum koyleri, bol dalgali bir deniz, bakir bir doga. Magusa; adada tarihi cok hissedeceginiz yer. Sur icindeki Katedral (zamaninda haclilar burada haci olurmus), guclendirme tasarimina Da Vinci'nin katildigi surlar, Namik Kemal'in zindani (Kibris halkini hic sevmemis, ama Kibrislilar onu sevdiklerini soyluyorlar, meydana onun adini vermisler) sur disina cikinca terkedilmis Maras bolgesi! Sanirim, hayal gucunuzu biraz kullanirsaniz, Dubrovnik'e benzetebileceginiz Magusa en sevdigim yer oldu.
Buraya tatile de gelmek ve tum bu yerleri is telasi olmadan, tadini cikararak gezmek isterdim. 19 yil onceki hali cok aklimda kalmamis, aradan gecen bunca zamanda da Kibris deyince aklima sadece kumar, oteller ve Mehmet Ali Erbil geliyordu. Degilmis. Gelinesi, iyi insanlariyla konusulasi, gorulesi bir yer.
No comments:
Post a Comment