Dar, bembeyaz, eski ve cetin yol golgelerin attigi ciziklerle kapliydi. Sabahin ilk saatlerindeki sisin icerisinden batiya dogru uzaniyor, kucuk tepeleri ustalikla asiyor ve hic de yolunun uzerinde olmayan ufacik kasabalara ugrama zahmetine giriyordu. Muhtemelen dunya yuzundeki en eski yollardan biriydi. Burada hic yol olmadigi zamanlari hayal etmekte zorlandim; cunku agaclar, uzun tepeler ve batakligin o duru goruntusu, yoldan bakildiginda hos bir manzara olustursunlar diye usta eller tarafindan duzenlenmisti sanki. Durup bakacak bir yol olmadan, degersiz degil de amacsiz bir manzara olurdu bu.
Flann O'brien'den Ucuncu Polis'i okuyorum. Yukaridaki yol tarifi oyle icime isledi ki; kendi kendime, iste boyle bir yol tarifi yazmak icin herseyi yapardim, dedim; hem okuduguma sevindim hem de yazamadigima uzuldum.
(buraya İskocya gezisinden bir yol fotografi bulmali)
1 comment:
"Durup bakacak bir yol olmadan, degersiz degil de amacsiz bir manzara olurdu bu"
bundan sonra yollara bir de bu gözle bakacağım!
ipek
Post a Comment