
Columbus Bulvarı İlk Akşam

Central Park Bow Bridge - Pek çok filmin yıldızı

Dakota ve ben:)
Sheep Meadow
New York'ta ilk fotoğraf - Central Park Altıncı Cadde girişinden
Orhan Pamuk gibi yazamayacagim kesin, ama ilk aksamimi soyle anlatayim, New York yazilarina giris olsun:
JFK havaalanina indik. (THY ucaklarinin indigi terminal son derece eski ve dokuk bir yer. Sonra Orlando ucagina da JFK'den bindik ve gayet guzel, sik, kocaman bir terminaldi.) Uzun uzun pasaport kuyrugunda bekledik. Havaalani, sonra New York'ta da bolca hissedecegimiz uzere, dunyanin her yerinden insanlarla doluydu. Bu tur bir kalabalik bir yandan insanin yalnizlik hissini buyutuyor, bir yandan da o kadar yabancinin icinde kendisini hayata ait, hayatin icindeki her seyle basa cikabilirmis gibi gormesini sagliyor. Baktiginizda butun kosturmalarina, yuksek sesle konusmalarina ve guvenlerine ragmen herkesin yalnizligini goruyorsunuz cunku. Havaalanindan cikinca taksiye bindik. Kalacagimiz oteli her zamanki gibi booking.com araciligiyla bulmustum. Manhattan Centre Hotel, Besinci Caddeyi kesen sokaklardan birinin icinde ve kalanlarin yorumlarina gore de "tum NY atraksiyonlarina yakin" bir yerdi. Taksiyle ilerlerken, disaridaki manzara hayalimizde canlandirdigimiz NY'a hic benzemiyordu. Yesillik ve dogal bir gorunum, bana Ingiltere'yi; Ayse'ye de diger Avrupa sehirlerini hatirlatti. Sonra yol giderek kalabaliklasti ve ust gecitler, kavsaklar, koprulerle karmasiklasmaya basladi. Sonra Manhattan'a girdik. Ikimiz de cama yapismis disariyi gozluyorduk. Kaldigimiz bolge Manhattan'in Midtown bolgesi, yani adanin ortalarinda bir yer. Filmlerden bildigimiz Grand Station, MetLife binasi gibi tanidik mekanlari gecip ilerledik. Bizim caddeye donerken St Patrick Katedralini ve Rockefeller Binasini, otelin biraz ilerisinde de Radio City Music Hall binasini gorduk; yani gercekten pek cok atraksiyona yakin bir otel bulmusuz. Havaalanindan Midtown yaklasik bir saat suruyor.
Manhattan'da yuksek binalarin, gokdelenlerin coklugu, insanin gozunu korkutuyor. O kadar cok gokdelen var ki! Bazi bolgelerde kendimi bilim kurgu filmlerinde gibi hissettim. Bir yandan da, tum o modern yuksek binalarin yaninda yoresinde eski binalar, tarihi binalar varliklarini surduruyor. New York butun modernligine ragmen agzimda tarihi bir sehir tadi birakti; eski her sey korunmus. Bu durum sonu gelmez bir tadilat, yenileme, insaat faaliyetini de yaninda getiriyor. Manhattan ve Brooklyn'de uc gunluk sinirli gozlemlerimiz boyle hissettirdi.
Esyalarimizi birakip hemen disari ciktik. Amacimiz aksam olmadan biraz cevreyi gorebilmekti. Ucaktan yeni inmis olmanin verdigi bir sarhosluk uzerimizdeydi. Kafamin cevresinde bir yastik varmis gibi sesler uzaktan geliyordu. Ama kendimize ayirdigimiz bu kucucuk tatilin her anini kullanmak icin zorladik kendimizi. (Bu arada, bu mevsimde New York'ta havanin gayet guzel olmasi gerekirken hava bardaktan bosanircasina yagisliydi. Ustelik havaalanindan gelirken bindigimiz taksinin Ozbek soforu havanin daha da bozabilecegini soylemisti.) Kendimizi Central Park'ta bulduk. O kadar yorgunduk ki parka girmek konusunda biraz tereddut ettik, ama girdik. Manhattan gibi bir yerde Central Park gibi buyuk bir yesil alanin kalmis olmasi inanilmaz. CP New York'ta en sevdigim yerlerden biri oldu. Parka girmisken ve yagmur da dinmisken, guzel guzel yuruduk. Sonra haritadan John Lennon'un Dakota'sina yakin oldugumuzu anlayinca, Dakota, John icin yapilan Imagine kosesi ve Strawberry Fields arayisimiz basladi. Ama bu baska bir hikayenin konusu olsun.
New York'u filmlerde oyle cok gormusuz ki, gezerken hep "burayi biliyorum, burayi gormustum" diyorsunuz. Parktan ciktigimizda hava kararmisti, caddeler islakti, isiklar caddelerde parliyordu. Cevreye baka baka ilerlerken, hemen ileride Times Square gorundu. Ayaklarimizi giderek daha cok surudugumuz icin o tarafa yonelmeden devam ettik. Her kosede bildigimiz bir seyleri goruyor ve sehrin bize ne cok sey vaad ettigini dusunuyorduk.
New York gercekten de bir parcasi olmak isteyeceginiz, asla uyumayan bir sehir. Otele donup de yataga kendimi attigimda, bir yandan Strawberry Fields bir yandan da New York New York caliyordu zihnimde. Ilk bayginlikla biraz uyuduktan sonra birden bir gurultuyle uyandim. New York'un bize ilk hediyesi, gece yapilan yol-kanalizasyon tamirati sesi oldu. Oteldeki gorevliler sikayetimizi "burasi NY, ne yapabiliriz?" diye yanitladilar. Caresiz, geceyi ve izleyen geceleri o sesle gecirdik.
Sabah gezmeye basladik..
No comments:
Post a Comment