Tatil zamanlarında ortalık, az zamanda çok yer görmek için oradan oraya koşuşturan insanlarla doludur. Eğer bu koşuşturmaya sırf gördüklerinden söz etmek için katlanıyorlarsa, bu mükemmeldir. Çünkü bir sürü yer adı saymak iyidir, vakit öldürür. Yok eğer, kendileri için, gerçekten bir şey görmek için yoruluyorlarsa buna aklım ermez. Gider ayak gördüğümüz şeyler hep birbirine benzer. Bir çağlayanın başka bir çağlayandan çok fazla bir farkı yoktur. Bu yüzden alelacele dünyayı turlayan adamın, geri döndüğü zamanki anıları, başlangıçtakilerden daha zengin olamaz. Görülen şeylerin asıl zenginliği ayrıntılarda gizlidir. Görmek, ayrıntıları fark etmek, herbirinin önünde bir süre durup hepsini bütünsellik içinde kavramaktır. Belki bu işi çarçabuk bitirip başka bir işe başlamayı becerenler vardır ama ben kendi adıma böyle bir meziyete sahip olmadığımı söyleyebilirim.
Bir müzeyi sadece bir defa dolaşmışsanız ya da bir memleketten turist olarak şöyle bir geçmişseniz, anıların birbirine karışmasının, zihninizdeki çizgilerin bulanık manzaralar çizmesinin önüne geçemezsiniz.
Bana göre yolculuk, iki adımda bir durup aynı şeyi farklı açılardan görmeye çalışmaktır. Çoğu zaman gidip oraya buraya oturmakla, yüzlerce kilometre seyahatte göreceğimden fazlasını görürüm.
(...)
fotoğraflar Paris'ten: Louvre Müzesi ve Louxembourg Bahçeleri.
No comments:
Post a Comment