Thursday, May 01, 2008

Bir 1 Mayıs


Çocukken Mayıs ayları çok eğlenceli gelirdi bana..

1 Mayıs Bahar Bayramıyla başlardı.

6 Mayıs'ta ateşin üzerinden atladığımız Hıdırellez olurdu. Neden atladığımızı bilmezdim, ama hem bahar bayramında hem de hıdırellezde, yaşadığımız ilçenin civarındaki piknik yerlerine gittiğimizi, mangal yapıldığını, çiğ köfte eşliğinde babaların içki içtiğini, dönüşte herkesin çakırkeyf ve çok neşeli olduğunu hatırlıyorum.

19 Mayıs kutlanırdı. İlçenin biricik stadyumunda liselilerin gösterilerini izlerdik.

Arada yaş günüm olurdu, nedense benim arkadaşlarım değil komşu teyzeler gelir ve benim işime asla yaramayacak hediyeler getirirlerdi, ama olsun.

Neden kutladığımızı anlamadığım, ilçe meydanına gidip Atatürk'ün heykelinin altında içinde anayasa ve hürriyet sözcükleri geçen şiirler okuduğumuz 27 Mayıs olurdu sonra..

Zaman geldi, devran döndü; 1 Mayıs tatilini ve 27 Mayıs -anlaşılmaz- "bayram"ını bir anda kaybediverdik. Ama onlar başka bir yazının konusu olsun.

10 yaşındayken (şimdi yaşımı hesapladım, o zamanlar sadece büyümekle meşgul bir çocuktum) bir 1 Mayıs'ta Müdür Amcaların evine gittik. Müdür Amcalar, babamların çalıştığı okulun müdürünün eviydi. Çevremizdeki bütün anne babalardan büyüktüler karı koca, üstelik Müdür Amca bir de onların müdürüydü! Okulumuzda bütün çocukların korktuğu, beli ağrıdığı için ayaktaki bütün konuşmalarını önüne çektiği bir sandalyenin arkalığına dayanarak yapan, heybetli bir adam.. 6 çocukları vardı. Lise ve üniversiteye gidiyorlar, tatillerde İzmir, Ankara ve İstanbul'dan gelip müdür amcaları sevindiriyorlar ve bize kollarımızı havaya kaldırıp marşlar söylemeyi öğretiyorlardı. Annelerimizin ne zaman başı sıkışsa, müdür amcaların evinde toplanılır ve bir çözüm bulunurdu mutlaka. İşte o 1 Mayıs'ta da onlara gittik, ama durum değişikti biraz. Her zaman sakin ve kontrollü duran, bizimkileri teselli eden, azarlayan, çeki düzen veren Müdür Amca'yla karısı yerlerinde duramıyorlar ve neredeyse çığlık çığlığa ağlıyorlardı. Ailelerimiz ise onları sakinleştirmeye çalışıyordu.

Biz çocuklar köşelere sindik. Ben abime sokuldum, olanlara anlam vermeye çalıştım bir yandan da.. Her zamanki gibi her şeyi bilen abim, çocuklarının İstanbul'a 1 Mayıs'a gittiğini ve galiba başlarının belada olduğunu söyledi. Radyo sürekli açıktı. Ölenlerden söz ediliyordu radyoda ama ben 1 Mayıs bağlantısını kuramıyordum bir türlü! O gece sabaha kadar müdür amcalarda kaldık. Bir ara uyuyakaldığım koltuktan başımı kaldırdığımda, 6 çocuktan birinin gelmiş olduğunu gördüm. Annesi ona sarılmış ağlıyordu. O da abilerini gördüğünü, geleceklerini, merak etmemesini söylüyordu! Yıllar sonra farkettim ki, 1 Mayıs 1977'yi yaşamışız hep birlikte.

Uzak zaman, ne zaman döndüler bilmiyorum. Ama bütün çocukların döndüğünü, hepimizde bir bayram havası olduğunu, olanlar hakkında uzun uzun konuşulduğunu hatırlıyorum. Bir süre daha bize yeni marşlar öğrettiler ve daha bir sürü şey..

23 Nisan'ın iki yıl kutlanamadığı, 27 Mayıs'ın apar topar kaldırıldığı, 1 Mayıs tatilinin (sadece tatilinin mi, hayır -da neyse!) kaldırıldığı o karanlık dönemde, Müdür Amcaların çocukları da savrulup gittiler. Yurt dışında olanlar vardı, bulunamayanlar vardı ve içerde olan.. Sessizleştik, durgunlaştık, korktuk, bildiklerimizi unuttuk, değiştik, yaşadıklarımıza inanamadık ve bambaşka bir hayatın içinde bulduk kendimizi. Büyüdüğümüzde çevremizdeki hiç bir çocuğa marş öğretmedik örneğin ve ne de başka bir sürü şey..

No comments: